Olympiakos – Monaco eşleşmesi bu seneki play-off’un en dikkat çekici ve sonucu merak edilen eşleşmelerinden biri. Bu eşleşmeyi ilgi çekici kılan ise iki takımın sezonun bu noktasına çok farklı hikayeler ve çok farklı sistemlerle gelmesi. O yüzden bu yazıda iki tarafı ayrı ayrı ele aldıktan sonra eşleşmenin ana hatlarını belirleyeceğiz.
Sezonun başından beri belli bir çizginin altına hiç düşmeyen, kendi oyunundan ve doğrularından hiç vazgeçmeyen Olympiakos; sezonu 3. sırada tamamladı. Yaptığı sert savunma ve hücumda Sloukas, Dorsey ve Walkup üçlüsünün iyi uyumuna yan parçaların eklenmesiyle Yunan temsilcisi sezonun en iyi iç saha performanslarından birini yakaladı. Rotasyonu diğer takımların aksine çok da genişletmeyen koç Bartzokas, her maç en az 3 oyuncuya 30 dakikanın üzerinde süre veriyor. Bu oyunculardan ikisi takımın pota altı ikilisi: Vezenkov ve Moustapha Fall.
Bu iki oyuncudan ayrıca bahsetmeden geçersek Oly’nin oyununu anlatmamış oluruz. Vezenkov’un pota altında bitiriciliği, 4 numara pozisyonundan %44 ile üçlük atması ve kısa savunmasında zor geçilmesi Bartzokas gibi bir koçun sisteminde ne kadar değerli ve biçilmiş kaftan olduğunu anlatmak için yeterli. Üstüne üstlük, Vezenkov’un oyun bilgisi ve oyunu ezbere oynamadan pozisyon pozisyon işleyebilmesi değerine değer katıyor. Diğer taraftaysa tavanı hala soru işareti olan ancak standartı yüksek olan ve bazı maçlar içeriyi tam anlamıyla domine eden Fall ile mükemmel bir uyum içindeler. Fall geçen seneye göre üzerine epey bir koydu ve geçen sene sürekli yaşadığı faul sıkıntısını artık yaşamıyor. Bu oyuncuların yanına skor yükünü çeken bir Dorsey, takımı bir general gibi yöneten Sloukas ile benchten gelen Printezis, Papanikalou, Walkup ve Mckissic gibi oyuncular eklenince Olimpiakos sezonun en başarılı takımlarından biri oldu.
Diğer taraftaysa sezon boyunca inişil çıkışlı bir grafik sürdüren ancak özellikle Sasa Obradovic’in takımın başına geçmesiyle takım olarak bir çıkış yakalayan Monako temsilcisi, sezonu Playoff potası içerisinde bitirmeyi başardı. Bu çıkışın ana nedeni ise şüphesiz ki takımın süperstarı Mike James. James, bir türlü takımda istediği rolü ve süreleri bulamadığından eski koçuyla anlaşmazlık yaşamaktaydı. Ancak Obradovic’in sisteminde oyun liderliği rolünü almasıyla hem takımı yönlendiriyor, hem skor yapıyor hem de tempoyu dikte edebiliyor. Atletizm seviyesi sürekli yukarıda olan beşlerle sahada yer alan Monaco özellikle koç değişiminden sonra evinde mükemmel bir basketbol gücü yakaladı. Diallo, Hall, Lee ve Bacon gibi oyuncularla sürekli değişerek savunma yapabilen Monaco, pota altında da Moteijunas ile takımlara sıkıntılar yaratıyor. 5 numaradan da üçlük bulabilen Monaco, takımlara eşleşme sıkıntıları yaratarak birebiri kuvvetli olan oyunculara gerekli alanları açmayı başarıyor.
Serinin kaderini belirleyecek iki kilit nokta var. Bunlardan ilki Mike James’in performansı ve top onun elindeyken ona yapılacak baskı, ikincisiyse pota altı savaşını kimin kazanacağı. Eğer Olimpiakos kısa savunmasında James üzerindeki baskıyı iyi kurarsa Monaco’nun planı tamamen bozulur. Ki bunu yapabilecek güçte kısa oyunculara da sahipler. Diğer taraftansa Monaco’nun pota altı üstünlüğünü ele geçirmesi fiziksel olarak neredeyse imkansız, bunu ancak atletizmleriyle ve Moteijunas’ın dış şut tehdidiyle yapabilirler. Eğer Fall’ı içeriden çıkarmayı başarabilirlerse birebirleri de daha rahat oynayacaklardır. Ancak favori ev sahibi avantajını da elinde bulunduran Olympiakos.
Baran İşçi
