Son Periyot

NBA ve Euroleague Arasındaki Fark

NBA ve Euroleague Arasındaki Fark

NBA ve Euroleague Arasındaki Fark

Avrupa basketbolu NBA’in bile en üst seviyelerinde oynayacak star oyuncular yetiştirdi ve yetiştirmeye devam ediyor. Nowitzki, Tony Parker veya Gasol kardeşler NBA’de şampiyonlukların kaderini belirleyecek seviyelerde performanslarıyla kendilerini kanıtladılar. Bugün bile Porzingis, Antetokounmpo veya Doncic gibi oyuncular NBA’deki Avrupalılar olarak önümüzdeki yıllarda çok başarılı olacaklar.

Futbolun Avrupa’da ki gücünü ve etkisini de unutmamak lazım. Kıtasal medya gücü ve popülaritesi diğer sporlarla karşılaştırıldığında Futbol Avrupa’da en büyük spor olmakla kalmıyor, üstüne bir de pazara giriş yapan diğer sporlara fırsat tanımıyor. Kuzey Amerika’da durum böyle değil, spor pazarı Amerikan Futbolu, Beyzbol, Basketbol ve Buz Hokeyi olacak şekilde domine ediliyor. Kuzey Amerika’da Futbol en çok genç kadınlar tarafından oynanan bir spor zihniyeti ile bakılıyor. Bu yüzden siz bir beyzbol hayranı olsanız bile şehrinizin basketbol takımı daha iyi gidiyorsa ve daha zevkli karşılaşmalar oynuyorsa o zaman sizin de izleyici olarak seçim yapma şansınız oluyor. Bu durum Avrupa’da çok geçerli değil. Milan şehrinin büyük futbol takımlarından İnternazionale FC. şampiyonluktan uzak bir sene geçirse de stadyumları olan Guiseppe Meazza’nın dolma oranı, Olimpia Milano basket takımının salonunun dolum oranından daha fazla. Bu kültür, Kuzey Amerika’nın spor pazarında geçerli değil. NBA’de ki Miami Heat’in maçlardaki dolum oranları, takım kadrosunun gücü ve oynayan yıldızlara göre çok değişken bir veri olabiliyor.

Televizyon ve her türlü medya, yine bu konuda çok önemli bir rol oynuyor. Bugün farklı yayıncı kuruluşların farklı spor kanallarını gezdiğinizde gün içinde göreceğiniz basketbol programı olmazken futbol ile ilgili farklı liglerin analizleri, transfer söylentileri ve futbolcularla özel röportajların yapıldığı onlarca programa şahit olabilirsiniz. Bu da aslında genel Futbol izleyicisinin daha çok olmasından kaynaklanan bir durum. Kuzey Amerika’da ki yayıncılık politikasında ya aynı programda birçok sporun konuşulduğunu veya farklı kanallarda farklı sporlarla ilgili programlara olduğunu hemen fark edebilirsiniz.

Para ve yatırım konusunda olan uçurumları anlatmakla zaman geçirmeli miyim diye düşünmedim değil. Ama aktarmam lazım çünkü ben bunu yapmazsam başka yerde bu knoy ve bu konuyla ilgili değilmiş gibi basketbol severliğe devam edeceksiniz. 2018’de Forbes’un yayınladıklarına göre ortalama bir NBA takımının değeri 1,9 milyar Amerikan Doları. Bu rakamın önümüzdeki yıl 2 milyar Amerikan Dolarının üstüne çıkacağı ve yükselişinin daha hızlanacağı tahmin ediliyor. Euroleague’de maalesef bu tür ekonomik verilere ulaşmanız çok zor. NBA’in kendi kontratından en çok kazanan sporcusu Stephen Curry şu an yıllık 37,5 milyon Amerikan Doları kazanırken en yüksek bütçeli Euroleague takımı Real Madrid’in bütçesi 42 milyon Amerikan Doları ve bunun ancak en çok 31 milyonu oyuncu maaşlarında kullanılabiliyor.

Bütün bunlar ele alındığında ve draft sisteminin küçük takımlar için yarattığı heyecan olduğu sürece, basketbolun kalitesi Atlantik’in diğer tarafında daha kaliteli kalmaya devam edecek gibi duruyor. Buradaki takımlar bir bütçe yaratmakla uğraştıkları ve bu bütçeye ulaşamazlarsa takım kapanacağı veya hedef küçülteceği için, yatırımlarını genelde kısa vadeli yapmak zorunda kalıyor. NBA’in gelir seviyesinin yüksek oluşu ve her sene draft sisteminden gelebilecek yeni bir yıldız, NBA’de ki takımların uzun vadeli planlar yapılabilmesini sağlıyor.

Umarım önümüzdeki yıllarda Avrupa basketbolunun saha dışı organizasyonlarda gelişip Kuzey Amerika’da ki kadar güçlü olacağı veya en azından aradaki uçurumu kapatmaya başladığını görmek hoşuma gidecektir. Bunun için TBF ve kulüplere kendi ülkemizde spora yatkın insanları tespit etmek, gençleri basketbol oynamaya ikna etmek ve gelecekte Avrupa basketbolunu büyütmeye yardım edecek mental seviyeye çıkarmayı denemek gibi görevler düşüyor… Kolay gelsin

Suphi Baykam

Exit mobile version