Son Periyot

Kurunun Yanında Yanan Yaş: D’Angelo Russell

2015 yılı, NBA Draft’ı için oyuncu bazında bakıldığında büyük potansiyel gösteren bir yıldı. Karl Anthony Towns, Kristaps Porzingis, Jahlil Okafor, Devin Booker, Cameron Payne ile birlikte, Ohio State’in göz bebeği, ”Ice in My Veins” D’Angelo Russell. İlk sıradan KAT’ın seçileceği biliniyordu. Bu yüzden herkesin gözü 2.sıra seçiminin sahibi Los Angeles Lakers’ta idi. Kobe Bryant’ın son sezonunda takımın franchise bir oyuncuya ihtiyacı vardı ve otoriteler Lakers’ın uzun ihtiyacını Jahlil Okafor ile dolduracağını söylüyorlardı. Başka bir kesim ise D’Angelo Russell’ın seçileceği ve Los Angeles ekibinin önümüzdeki 10 yıl boyunca oyun kurucu ihtiyacının karşılanacağını söylüyordu. Draft günü geldiğinde Lakers, 2.sıradan D’Angelo Russell’ı seçmişti ve Jahlil Okafor’u Sixers’a bırakmıştı. Herkes Lakers’ın doğru mu yoksa yanlış mı yaptığını konuşuyordu. Okafor gerçekten çok büyük bir potansiyeldi ve onu seçmemenin aptallık olduğundan söz ediliyordu. (Okafor konusu benim için çok farklı olduğundan bir sonraki yazımda ondan da bahsedeceğim.)

ESPN’in yaptığı inceleme olsun, kolej ve NBA Summer League maçları olsun, Russell tüm NBA izleyicelerinde büyük bir beklentiye sebep olmuştu. Sezon başladığında pek istikrarlı değildi. Takımın o zamanki koçu Byron Scott ile kimyalarının uyuşmaması onu bir süre benchten gelmeye mahkum etmişti. Kobe ile beraber oynayan son çaylak olmak gibi eşsiz bir durumda olsa da istediği her şeyi sahaya yansıtamıyordu. Yavaş yavaş ısınmaya başlayıp skorer yönünün daha ön plana çıkmasıyla birlikte işler yoluna giriyor gibiydi. Tam da o sırada büyük bir skandal yarattı. En yakın dostu ve aynı zamanda oda arkadaşı olan Nick Young’ın, nişanlısı Iggy Azelea’yı başka bir kadınla aldattığını anlattığı videoyu sosyal medya hesaplarında paylaşarak tüm takım arkadaşlarının kendisine olan güvenini resmen çöpe attı. Her ne kadar olaydan sonra yanlışlıkla olduğunu, pişman olduğunu ve Nick Young’tan defalarca özür dilediğini söylese de o güveni kaybetmişti ve pek de geri kazanacak gibi durmuyordu. Magazinlerle ve kaoslarla geçen ilk sezonunda çıktığı 80 maçın 48’inde ilk 5 başlamıştı. 13.2 sayı 3.3 asist ve 3.4 ribaund ortalamalarıyla oynadı.

Kobe Bryant’ın emekli olmasının ardından ve Brandon Ingram gibi Kevin Durant’ten sonra lige gelen en büyük potansiyel çaylağın draft edilmesi, D’Angelo tarafında takım lideri olma kaygısına sebep olmuştu. Sezon başladığındaki görüntüsü eskisi kadar heyecan yaratmıyordu ancak geçtiğimiz sezona göre hem daha çok asist hem de daha çok sayı atıyordu. Tüm bunlara rağmen Lakers cephesinde, olmayan bazı şeyler vardı ve bu da takımda iyi bir pivot olmamasına bağlanılıyordu. Beklentileri karşılayamadığı söylenen ve her geçen gün gözden düşen Russell, sezonun sonunda, Timofey Mozgov’un büyük kontratından kurtulmak için, Mozgov ile beraber Brook Lopez’e karşılık, Brooklyn Nets’in yolunu tuttu. 2.sezonunda da iyi oynamasına rağmen Luke Walton’ın istediği gelişimi gösteremeyen D’Angelo sezonu 15.6 sayı, 4.8 asist ve 3.5 ribaund ortalamalarıyla bitirdi.

Nets’e geldiğinde aklında olan tek şey o takımın lideri olmaktı. Lakers’ta üzerindeki baskıdan dolayı başaramadığı şeyleri Brooklyn’de başarmak istiyordu. Zaten kötü olan Nets kadrosunda, en değerli parça olan Brook Lopez’in takaslanması, Russell’ın üzerine bir takım kurulacağının sinyallerini veriyordu. Büyük bir potansiyele sahip olması ve bunu insalar gösterebilme şansına erişmesii tekrar insanlarda heyecan yarattı. İlk sezonunda yalnızca 48 maçta forma giyebilen Russell, 15.5 sayı, 5.2 asist, 3.9 ribaund ortalamalarıyla oynadı.

Bu sezonun başında LeVert’ün ve Dinwiddie’nin arkasında kalacağı yönünde konuşulması yine onun performansını etkiler diye düşünülüyordu. Çok kısıtlı bir kadrosu olan ve önümüzdeki draft için draft hakkı bulunan Brooklyn Nets, bu sezon tanking yapması bekleniyordu. Sezona da çok kötü başlamışlardı. Üzerine LeVert’ün sakatlanması ile işler Dinwiddie ile Russell’a kalmıştı. Oyuncu geliştirmesiyle ünlü olan koç Kenny Atkinson’ın elinde resmen kendine gelen Russell, Dinwiddie ve Jarret Allen ile birlikte beklentilerin çok çok üzerinde bir performans göstermeye başladılar. Kendi mottosu olan ”Ice In My Veins”(Damarlarımda buz var-soğukkanlıyım-) sözünü bu sezon tam olarak yansıtıyor. Tam bir lider haline dönüşmesi ve Nets’in son 26 maçının 21’ini kazanmasına doğrudan etki etmesi ile o potansiyelini tekrar en üst sınıra çekti ve devam edecek gibi gözüküyor. Şut isabet oranı ve oyun görüşü ile o kolej dönemindeki oyununa geri döndü.

Başlıkta yazdığım gibi, D’Angelo Russell, kurunun yanında yanan yaş oldu. Timofey Mozgov’un kontratından kurtulurken onun yerine şuan hala beklenilen patlamayı gösterememiş Ingram kullanılsaydı neler olurdu diye de düşünmeden edemiyorum. Lakers tarafından bu takasın artıları ve eksilerine baktığımızda, Lebron’a kontrat açıldı, gelen draft hakkı Kyle Kuzma’ya dönüştü. Eksilerine baktığımızda ise şuan oyun kurucu pozisyonunda Lonzo Ball var. Sanırım bu bile yeter eksi olarak. Özellikle Russell’ın şuanki performansına baktığımızda Los Angeles’ta ah vah ikilemesi çok fazla kullanılıyor olmalı.

Şuan 25-23 giden Nets, doğuda Play-Off yapacak gibi gözüküyor. Umarım D’Angelo Russell bu şekilde oynamaya devam eder ve New Jersey Nets efsanesi tekrar ayaklanır. Yürüyedur damarlarında buz olan çocuk!

Exit mobile version