Son Periyot

Çift Galibiyetli Haftalara Hasret Kaldık

THY Euroleague’nin 5. haftası geride kaldı. Fenerbahçe Doğuş evinde Valencia’yı rahat geçerken; Anadolu Efes ise evinde Unicaja Malaga’ya mağlup oldu ve henüz galibiyetle tanışamadı. Her iki maçın da kısa analizlerini sizler için yaptım.

Fenerbahçe Doğuş 79-66 Valencia:

Öncelikle, maçın analizine taraftarın cansızlığından başlamak istiyorum. Bu sezon, Fenerbahçe Doğuş’un mücadelesine sosyal medyada taraftarlar, #neverenough hashtagiyle destek veriyor ancak geçtiğimiz sezondaki şampiyonluk, sanki taraftara yeterli gelmiş gibi. Enerjisi çok düşük bir salon atmosferi vardı ve Vesely’nin bitmek tükenmek bilmeyen hırsı ve mücadele azmi olmasaydı; maçın son iki dakikasında dahi hareketlenmeyecek bir taraftar profili mevcuttu. İç sahayı korumaya devam edebilmek adına taraftarların desteği oldukça kritik bir konumda ve tarihe geçmiş bir başarı yakalayan takımın salonunda da gözle seçilir boşluklar olmamalı. Parkedeki oyuna dönersek; Fenerbahçe’nin maç boyunca çok az serbest atış çizgisine geldiğini gördük. Maç sonunda 79’da kalınmasının en büyük sebebi de buydu. Özellikle deplasmanlarda faul çizgisinden yüksek skor bulmak hayati önem taşıyor ve gelecek haftalar adına faul alma sorunsalının üzerine gidilmesi gerekiyor. Sloukas’ın formu, bu maçta da düşmeye devam etti. Hafif bir sakatlığı olduğunu düşünüyorum zira Sloukas, kendisini tam olarak sağlıklı hissetmediğinde, maksimum verimine ulaşamayan bir oyuncu. Hissettiği ağrılardan güç almak yerine; bu ağrıların tutsağı olmaktan kurtulamıyor. Maç içerisinde de hafif sakatlandığı ve sektiği gözlendi. Mental yorgunluğunun sebebi de bu yaşadığı sorun olabilir. Wanamaker ise deliciliği ile etkili oldu. Bitirici rolünde olup olamayacağı merak edilirken, bu konuma uyum sağlayabileceğini gösteren Wanamaker’in, kendisine pozisyon hazırlayan bir oyuncu olmadığında çembere daha fazla gitmesi ve rakip savunmanın dengesini bozması gerekiyor. Nunnally, bu maçta x faktör oldu ve çok kısa sürede çift haneli skor üreterek Fenerbahçe’yi skorda rahatlattı. Melli-Vesely-Thompson üçlüsünün de ribauntlarda fazlasıyla etkili olduğunu ekleyeyim. Özellikle, Vesely’nin enerjisi, salonu ve takım arkadaşlarını hareketlendirdi. Takımın ruhu konumunda Vesely ve faul problemine girmediği takdirde, takımının en etkili oyuncusu. Orta mesafe şutlarını da geliştiren oyuncunun, hücumdaki tehditlerinin artması, Fenerbahçe adına hücumun çeşitleneceğinin sinyallerini verdi. Bu maçtaki en büyük sorun; yine çokça verilen hücum ribauntlarıydı. Bunun en büyük nedeni; kısaların ribaunda girmemesi. Wanamaker, Nunnally, Guduric gibi kalıplı oyuncuların daha çok ribaunt mücadelelerinin içerisinde bulunması gerekiyor. Bu sorun da kısa vadede çözülürse; Fenerbahçe’ye karşı oynayan takımların pozisyon sayısı aşağılara iner ve çok yüzdeli oynamadıkları takdirde maçı kazanma olasılıkları ziyadesiyle azalır.

Anadolu Efes 74-79 Unicaja Malaga:

Perasovic, sürpriz bir şekilde maça Birkan ile başladı. Rotasyonu genişletmesi şarttı ve en azından maçın başında Birkan’dan katkı alabilmeyi umut etti. Sezon başından beri hiç tercih etmediği bir oyuncuydu Birkan ve oyuncunun kendini fiziksel ve mental olarak hazır tutmasının zor olduğu bir durum bu. Sonuçta; iyi kabul edilebilecek süreler buluyordu Daçka’da ve görev tanımları belliydi. Bu maçtaki ekstra katkıyı Josh Adams’dan bulmayı başardı Efes. Gerek yüksek enerjisi gerek yüzdeli top kullanmasıyla Efes’e katıldığından bu yana en etkili maçını oynadı Adams ancak bu ekstra katkının takıma faydalı olabilmesi için, Ledo ve McCollum’dan her zamanki skor katkısının alınabilmesi gerekiyordu. Her iki oyuncu da bu maçta oldukça etkisizdi. Perasovic, McCollum’dan erken vazgeçti ve parkedeki süresini epey kısıtladı. Ledo’yu da maç sonunda kullanmadı ve bu durum her iki oyuncuya da mesaj niteliğindeydi. Anadolu Efes, bu sezon play-off’u zorlayacaksa, bu iki oyuncunun skor katkısı ve kullandıkları toplardaki yüksek yüzdeleri en hayati etmenler olacak. Simon’un da bu maça ağırlığını koymaya çalıştığını gördük. Üstün oyun görüşü ve maçın ritmine girebilmesi, bu maçta Efes’i skorda tuttu. Tam bu noktada Stimac’dan bahsetmezsem olmaz. Müthiş bir ribauntçu olduğunu biliyoruz ancak bu maçta olağanüstü bir hücum ribaundu katkısında bulundu ve ikinci şans basketleriyle takımına hayat verdi. Gerçekten çok büyük oynuyor ancak burada önemli bir noktaya parmak basmak istiyorum. Stimac, oyuncu yapabilirlikleri gereği takımı kendi oyun tarzına mahkum eden bir oyuncu. Geçtiğimiz sezon, Beşiktaş forması giyerken de Ufuk Sarıca ve sistemini, kendi oyun tarzına mahkum etmişti. Anadolu Efes’te de ona göre bir sistem yok ve bu uyumsuzluk takımın oyun kalitesini aşağılara çekiyor. Stimac parkedeyken, ona uygun bir oyun sistemi ortaya çıkıyor. Daha hareketsiz, yavaş ve enerjisi düşük bir oyunda da Efes’in etkili olması mümkün değil. En azından, Stimac parkedeyken, ona uygun oyuncularla çevresi tamamlanabilir. Dunston’un da verimi oldukça düşük. Stimac ile birlikte parkede olduklarında, bu durum yalnızca Stimac’ın performansını yukarı çekiyor. Dunston ise etkili olduğu işlerden uzak kalıyor ve sürekli verimi düşüyor. Savunmada Efes’in dikkat etmesi gereken konulardan bir tanesi de perde çıkışlarından yediği üçlükler. Salin, McCallum ve Adam Waczynski buradan çok ekmek yedi. Adam paylaşımını iyi yapmak ve savunma direncini yüksek tutmak gerekiyor. Sürekli kafası hücumda olan oyuncuların, savunmada perdenin altından geçmesi, çıkılacak hücumun değersizleşmesine sebep oluyor. Euroleague’de 5 hafta geride kaldı ve Anadolu Efes henüz galibiyetle tanışamadı (Euroleague’de galibiyetle tanışamayan tek takım). Bundan sonra da fikstürü hiç kolay değil Efes’in. Koç Perasovic ile yolların ayrılması ve kadro içerisinde yaşanacak türlü problemler, pek de uzak bir ihtimal gibi görünmüyor.

BORA BURÇ BİLBAN

Exit mobile version