Son Periyot

Basketbolu Seviyoruz

Bitime saniyeler hatta belki saliseler kalmış… Koç size bir oyun planı çizmiş belki de hiçbir zaman uygulamaya geçemeyeck bir plan. Seyirci ayakta, adrenalin tavan yapmış, kimi seyirciler gözlerini kulaklarını kapatmış bir an önce bitsin diye dua ediyor. Sanki hiç bitmeyen bir kısır döngü, sanki zaman durmuş ve nefesler tutulmuş. Belki de tüm sezonun emeği birkaç küçük saniyeye sığdırılmış, belki hayatında bir daha yaklaşamayacağın kadar yakınsın o kupaya. Bütün yük omuzlarında, sanki milyonların kalp atışları durmuş hepsi senin kalbinde patlıyor öyle ki kaçacak yer yok sadece ama sadece bir atış hakkın var… Son saniye basketine hoşgeldiniz…

Basketbolu Bu Yüzden Seviyoruz

Basketbol Son Periyot
Basketbol Son Periyot

Bu sporu seviyoruz. Hayır hayır bu spora, basketbola aşığız. Bunun en büyük nedenlerinden biri de her şeyin dakikalar, saniyeler için de değişebilir olması. Bitime saniyeler kala gelen bir basketle yarının manşetlerini değiştirebilirsiniz. İşte bu duygu, bu heyecan bizi yürekten bu oyuna bağlıyor. Michael Jordan, Larry Bird, Magic Johnson, Lebron James, Reggie Miller, Kobe Bryant, Carmelo Anthony ve daha niceleri… Korkmayın bu yazı kimin daha iyi olduğuyla alakalı değil. Sadece biraz olsun o son saniyelerdeki heyecanı, atmosferi yansıtmak ve o el titremeden yapılan atışları yapan ellerin hissettikleriyle ilgili.

Playoff’larda finallere adım adım yaklaşırken çekişmenin daha da artmasıyla belki de daha çok son saniye basketleri izleyeceğiz. Tarafsız gözle bakıldığında bir basketbolseverin görmek isteyeceği en güzel anlardan biri. Hatta hepimiz birçok kez; “maç uzasa da heyecan artsa.” bile demişizdir. Peki ya sahadaki takımlardan biri senin takımınsa?

Kimi zaman bir 3’lüğe kimi zaman sadece 1 sayıya ihtiyaç vardır. Belki o maç çok kötü bir yüzdeyle dahi oynuyor olabilirsiniz fakat son saniyelerde sadece tek bir atış hakkı varken maç sizin için yeniden başlıyordur. Her takımın az çok bu büyülü an için hazırda bir süperstar’ı az çok vardır. Hatta benchte sadece bu tarz atışlar için bir görev adamı bile bulunabilir. Mesefa, rakip, engel tanımaksızın korkusuzca o atışı atabilecek bir yıldız oyuncu olabilmek o kadar da kolay değildir. Maç sonunda övgüleri almak ta hedef tahtası olmak ta onun lanetli kaderidir. Eminim ki o özel yıldızlar zaten bu baskıyı hiç düşünmeden kaldırabilenlerdir. “Sonunu düşünen kahraman olamaz.” atasözü de bu yazıya en uygun örnektir.

Öyle nankördür ki son saniyeler daha önce ne kadar çalışmış olsanız da planlar yapmış olsanız da hiçbir zaman beklediğiniz şekilde gelmeyecektir. Son saniye basketlerinin usta isimlerinden Reggie Miller; “It’s Miller Time!” yani “Miller Zamanı” repliğiyle anılmıştır hep. Aslında bir oyuncunun bu tarz bir lakaba erişebilmesi için uzun bir süre başarı elde etmesi gerektiğini de unutmamak gerekir. Reggie Miller verdiği bir röportajında son saniye basketleriyle ilgli olarak; “Çoğu kez koç bize ne yapmamız ve nerede olmamız gerektiğini anlatır fakat ben hep içimden kendi yolumu çizip belirlerim. Şartlara göre mutlaka bir yedek planınızın olması gerekir. Sonrasında ise tek düşündüğüm bir sonraki günün kahvaltısı olur.” diyerek aslında o anın ne kadar stresli olduğunu anlatırken, atmosferin hem içinde hem de bir o kadar uzağında olmanın dengesini kurabilmekten bahseder. İşte bu yüzden böyle anlar sadece 1-2 gömlek üstteki oyuncuların zamanıdır.

Basketbolu Seviyoruz

Peki acaba o son saniyeler geldiğinde, tüm gözler üstlerindeyken neler hissederler? Bu baskıyı kaldırmak ve kulaklarını tıkayıp sadece sokakta oynadıklarını mı yoksa o atışın değerini, verilen emekleri yada seyircilerin desteğini boşa çıkartmamayı mı? Belki hepsi belki de hiçbiri. Şu bir gerçek ki o an gelip çattığında tek düşündükleri isabetten başka bir şey değildir. Bazı oyuncular o özel anın verdiği hazla beslenirler. Tüm desteğin üstünde olduğu, ertesi gün herkesin seni konuşacağı hissi gerçekten çok özel olmalı. Bütün bu kaos olup bitirken isabetli bir atış ile yüzlerinde oluşan bir gülümseme bu oyunun en lezzetli parçasıdır bence. Bu sorumluluğu almak bile başlı başına bir tutkudur. Bizler bile daha küçük bir çocukken daha bir basketbol potasına hatta bir çöp kovasına kendimizce bir sunum yapar ve “3..2..1..” diye sayarak atışlar yapar bütün seyircilerin sevinçlerini, herkesin bize koştuğunu hayal eder bununla yaşarız.

Bizlere ne kadar keyif verse de bir o kadar da zordur bu sorumluluğu alabilmek. Eleştiriler bir o kadar acımasızdır. Bir anlık öfke ve sinirle yükleniriz hemen oyunculara ama sadece bu sorumluluğu alabildiği için bile desteklememiz gerekir. Öyle ki pek çok takımın bir son saniye basketiyle kupaya ulaştığına, serinin bir maç daha uzadığına ve belki de bir takımın diriliş hikayesine hepimiz defalarca tanıklık etmişizdir. Önceden de dediğim gibi basketbola işte bu yüzden de aşığız. Umarım ilerleyen günler bize daha nice heyecan dolu saniyeler gösterir ve hep birlikte daha nice hikayelere tanıklık ederiz. Öyle ki her ne kadar zor olsa da hangimiz bir son saniye basketiyle yeri göğü inletmemişizdir ki? Hangimiz defalarca izleyip, günlerce konuşmamışızdır ki? Galiba o keyfin hiçbir tarifi yoktur… Sizlerden de favori son saniye oyuncunuzu veya son saniyelerde topu emanet edeceğiniz oyuncuları bizlerle paylaşmanızı ister, hepinize heyecan dolu maçlar dilerim…

Can Güngör

Exit mobile version